31 Aralık 2011 Cumartesi

Yeni Yıl Üzerine

Bu akşam seni rahatsız etmek istemem. Adımı görüp, sesimi duyup canının sıkılmasını... 


O nedenle ara(ya)mayacağım seni. Sesini duymak için çıldırsam da... 


Seni düşünmediğim için değil. Sesini duyarsam, görmek için davetler sıralayacağım ardı ardına. Kuru bir hoşça kal gelecek ardından. Bu sözü biliyorum. Bu sözü tanıyorum. Bu sözü bir daha duymaya ihtiyacım yok. Durumu açıklamak için bunları yazıyorum sadece.


Bil ki her vuruşunda basların, içimde büyüyen aşkınla dans edeceğim bu gece. Eğlenmeye çalışacağım, herkes gibi. Elim yüzlerce kez telefonuma gidecek. Yüzlerce kez tutacağım kendimi. Alkole vuracağım kendimi bu gece. 





Tüm güzelliğiyle, dilediğin gibi bir yıl getirsin sana, her kim bunu dağıtıyorsa. Her şey yoluna girsin ya da yolunda gitsin bu yıl. 


Çok eğlen, çok dans et. Her kiminle ve her neredeysen... Mutlu ol. Başka bir isteğim yok bu gece senden.


30 Aralık 2011 Cuma

Paris Üzerine


Paris, Paris, Paris...

Ne buldunuz bu yalnız şehirde?

Aşıklar şehri mi?!

Boş versene! Yalnızlıktan kırılan bu hüzünlü şehrin ilacı sevgiden beslenmek midir? Kimsenin bu kadar cömert olmayacağını düşünüyorum.

Bir sokağında bile yaşatmadıkları Brel’i, sadece bir lisede bulabildim. Ne de olsa bir Belçikalı değil mi?! Merde!

Sokakları sidik kokan bu şehir, bana sadece sensizliği hatırlattı. Her köşesinde karşıma çıkacakmışsın gibi, herkesin yüzüne baktım ilk iki gün. Bir mucize bekledim Paris’ten. Bir mucize!

"Kendine gel!" dediğimde önüne bakan birisi olmuştum bile.

İlk gün uzun zamandır görmediğim birisinde kaldım. Sohbet güzeldi... Evet, sohbet güzeldi. Sonra bir barda, başka birisine yönlendirmekten başka bir şey yapmadım.

Sokaklarında kaldım akşamında Paris’in. 13 saat yürüdüm. Bir saniye durmadan. Anlatırım sokaklarındaki yalnızlığı. Anlatırım hüznün kraliyetini. Taç takılmasını beklemeden. Yalnız bir şehir Paris. Olabildiğince hüzünlü.

Sevdiğim yerleri var şüphesiz. Asla anlamayacakları kötü Fransızcası ile Brel dinledim bolca. Her metro durağında. Her bağlantı noktasında. Ne Brel anlattı Paris’i, ne de gördüklerim.  Boşuna değil orada gömülmeyi istemeyişi.

Notre Dame’ın arkasındaki aşıklar köprüsüne kilit takıp anahtar atamadım ırmağa. Aşıklar şehrinde bir başıma kaldım. Hayalin ve ben.

Bir vesikalık fotoğrafın kalmıştı elimde. O gün Sacre Coure’a gittim. Yalnız. Erkenden. Güneşin ışıklarıyla aydınlanan sokaklarında sıyrıldım kalabalığın arasından. Oradaydı. Beyaz. Alımlı. Bir kadın gibi. Aşkı anlar dedim. Bir mum yaktım sana ve bana dair. Dilekler sıraladım ümitsizce. Bir damla yaş ile, elimdeki madalyonu bir çocuğa verdim. Bir mum yaktım, ilk kez kendimi düşünmeden. “Onu bana geri ver” diyerek. İsa’nın tam altında kutsadım aşkımı sana sormadan. Sana yutkunarak. Sana boğularak.


Aşağıya indim doğrudan. Şarap ve krep ile. Başımda hüznün bulutları, dudaklarımda sen.
Haykırmak istedim dünyaya. O gün. Orada. Anlamadılar. Anlamazlar. Anlamayacaklar. Paris, Paris olalı böyle acı hissetmiş midir?

Louvre, La Fayette, Pompidou, hepsi yalan. Sonraki gün tekrar gittim Sacre Coure’a. Resmin elimde. Bir bar buldum. Sıcak şarap yapan. Çok güzeldi. İçtiğim her andan daha güzel. Aklımdaydın, belki ondan.

Resmini oradaki yüzlerce resmin arasına yerleştirdim. Ağlayarak ayrıldım senden bir kez daha. Cüzdanımdakini yanımda tutarak. Seni Kutsal Yürek’te bıraktım. Aşkımın doruk noktasında. Seni hak eden tek yerde. Yüzlerce gülümseyen yüz arasında. Bir krep ve bir kadeh sıcak şaraba...

Sidik kokar Paris’in sokakları. Köpeklerden sanırsın. Değil. Aşıkları Paris’in. İşerler olabildiğince sokaklarına.

Metrosuna hayran kaldım ama. Belleville’e uğradım. Hatırasını yaşatarak beraberliğimizin. Üçüzlere bakındım. İzlerine. Ara ki bulasın. Yalan!


Paris’in sokakları hayvanları sevmez. Kedi bulamazsın asla. Sahibinin hükmü altındaki köpekler dışında, güvercinlerdir kalan. Semirmiş...

Köpekler var, sıcak, keyifli... Evsizlerin kucağında. Onlar bile tasmalı. Küpeli değil. Ah İstanbul! Ne cömertsin!

Aşkı aramadım Paris sokaklarında. Aşkımı taşıdım Paris sokaklarına. Görsün diye. Öğrensin diye. Gerçek aşkı bir kez daha anlasın diye. Ağladı o gece Paris. Ağladı yalnız sokaklarına. Ağladı üzerime. Ağladı tüm gece boyunca yalnızlığıma.

Fransızca konuşmaktı derdim giderken. Konuştum da. Herkes iyi davrandı. En rahat sınır geçişim oldu.

Kadınlar da erkekler de alıcı gözle süzdü beni sokaklarında Paris’in. Güzel binalardan yansıyan ışıktı onları bana yönelten. Daha doğrusu onlar öyle sanıyordu. Aşkımdı beni güzel kılan. Her şeye rağmen kaybetmediğim. Sevdiğim. Sevdiceğim. Sendin beni güzel kılan. Üçüncü gün bakışlara gülümsemeyi öğrendim. Teşekkür edercesine. "Beni güzel bulmanız ne güzel! Bir de sevdiğim kadın güzel bulsa" diyerek.  

Bahçelerinde çöp bulamazsın sidikli Paris’in. Her şey bir yana, “günaydın” de herkese. Gün gerçekten aydınlanacaktır Paris’te.

Herkes İngilizce konuşabiliyor. Sadece Fransızca başla. Onlar dönecektir İngilizce’ye. Beni Fransız sandılar, her yerde. Hep Fransızca konuşmaya çalıştığım için belki de. Bir Norveçli de Fransız sanınca. Ben de ait hissettim bir an yalnızlığına Paris’in. Çala kalem yaşadım gecelerini Paris’in. İki kadın evine davet etti son gece. Gitmedim. Heyecan değil aradım, gerçek sevgi. Onu bildim Paris’te.

Ağladım sokaklarında Paris’in. Keşke sen de olsaydın yanımda diye.

Müzisyenleri sevmez sokakları Paris’in. Garibaldi tek kalan. Varsa yoksa yazar, felsefeci. Paris yazan değil, söyleyen bir şehirdi oysa gözümde. Yanlış tanımışım Paris’i. Yanlış sevmişim.

Bana gittiğini söyleme. Biliyorum. Bana “gelmeyeceğim” deme, biliyorum. Ne yazık ki ne kalbim anlar bu kelimeleri ne de her gün taşlara vurduğum başım. Bana bir şey söyleme. Son mail’ime yazmadığın gibi. Yolun açık olsun sadece. Ben kalırım benimle.

Bu gece bir bar sahibi çağırdı yılbaşı gecesine. “On kişi olacağız yakın arkadaş, sen de gel” dedi. Dört yıl sonra, sana hayıflanmadan geçireceğim bu yılbaşını. Ne senin gibi her gece dans ediyorum İstanbul’un barlarında, ne de bir aşk arıyorum, ortak yalnızlığıma. Yaşıyorum aşkım. Yaşıyorum seni, bu kez sensiz olarak.


Oysa yanında olmak için hayatımı verirdim bu yılbaşında.

Mutlu yıllar dileğiyle.


25 Aralık 2011 Pazar

Blog Kullanımı Üzerine

Lütfen bunu okumadan başlama.


1- Bloglarda son yazılan en yukarıda ve ilk yazı olarak gelir.


2- Günlerin tarihine ve ilk yazılana ulaşmak için sağ taraftaki tarih linklerine tıklayabilirsin. Tarih sırasına göre ilerlemek daha doğru olur diye düşünüyorum.


Okumaya başlamak için resme tıkla lütfen.
3- Burada hiç sansür koymadan yazdım. Olduğu gibi. Sana söyleyemediğim yığınla şey var içinde. Bu nedenle normalden çok daha yüksek bir duygu seli var.


4- Kesinlikle adını ya da arkadaşlarımızın adını kullanmadım.


5- Bunu sadece seninle paylaşacağım. İstediğin kişi ile paylaşabilirsin.


6- Arama motorlarına kapalıydı. Artık değil.


7- Bir süre daha devam edeceğim. Sonra kapatacağım, sanırım.


8- Bugün gidiyorum. Yurt dışında da yazarım belki. En azından yılbaşına kadar...


9- Seninle ilgili içimde kalan duyguların son halini 19.12.2011 tarihli günde bulabilirsin (Seninle Olmak Üzerine - başlıklı yazım).


Kendine iyi bak lütfen. Çok değerlisin. Seni tanımak güzeldi. Her şey ve her an için teşekkür ederim.


Hayat sana hep güzel davransın. Her günün güzel başlasın. Dilediğin gibi olsun her şey.


Sev, sevil. 


Hayat gerçekten de hızlı akıyor. 


Aradığını bulman dileğiyle,


Hoşça kal.




24 Aralık 2011 Cumartesi

Bin Hata Üzerine

Dün akşam dört yıl sonra ilk kez senden başka birisiyle öpüştüm. Aklımda sorular... İçime ağlayarak. Ona haksızlık etmeden. Sadece onu öperek. Teşekkür ederim. 


Sonrası mı? Kötü bitti. Çünkü yarım aklımla, öpüşmemem gereken bir kişi ile öpüştüm. Onun da aklını karıştırıp belki de güzel olacak bir şeyi mahvettim.


Kadın - Bunu daha önce yapmalıydın... 
Erkek - Sen de, ben de başkasıyla birlikteydik. Aldatmam (Senin için üzülüyorum sersem adam. Ne kadar zayıfsın!).
K - Şimdi olmaz. Bu şekilde değil. Olmaz! Sizi öyle bir yere koyamam. O-Olamaz yani... 
E - Gitmemi ister misin?
K - Beraber çıkalım.


Uzunca sarılıyoruz. Sıkıca...


Dışarıda yağmur yağıyor. Yüzüme çarpan serin damlalar içimdeki karmaşaya dalmamı engelliyor. 


Ellerini uzatıyor. Elleri uzun, elleri ince, elleri beyaz... Kendisi gibi. 


Yanaklarımdan tutup kendine çekiyor başımı. Göz kapaklarım düşüyor. Yüzümde elleri, yağmur damlaları... Allahım, aşık olmaya bu kadar aç mıyım? Gelecek olanı bekliyorum. Sol yanağımda dudakları. Gözlerim açılıyor. Ağzımdan kelimeler dökülüyor: Hoşça kal.


Bedenimi sıkıca saran fanus, küçücük bir taş ile kırıldı, dağıldı, gitti.


Arkamı dönüp yürüdüm. Ters yönlere doğru... Az önce bir ilişki bitirdim. Perde kalktı.


Gerçekten içler acısı durumlara düşmeyi çok iyi beceriyorum. 


Hiçbir şeyi doğru yapamıyorum.


Brel yardım et!





22 Aralık 2011 Perşembe

Karar Almak Üzerine

Yarın akşam onunla buluşmalı mıyım? 
Yarın onunla konuşmalı mıyım?
Yarın ona sarılmalı mıyım?
Yarın ona anlatmalı mıyım?


21 Aralık 2011 Çarşamba

Çelişki Üzerine

Sana bu blogu göndermeli miyim bilmiyorum. Aslında hayatına devam edebilmen için yollamamam gerekir. Öte yandan merak ettiğini de biliyorum.

Okursan nasıl olur, karar veremiyorum.

Öyleyse biraz daha beklemeliyim.

19 Aralık 2011 Pazartesi

Seninle Olmak Üzerine

Merhaba,


Söyleyemediğim bazı şeyler var. Onları paylaşmak istedim sadece.


Öncelikle sana teşekkür etmek istiyorum. Bana yaşattığın her şey için. Yanımda olduğun için. Beni sevdiğin için. Bana kendini sevdirdiğin için...


Sana teşekkür ederim; hayatımda birçok şeyde ilk olduğun için. Daha öncesini yaşanmamış hissetmeyecek kadar her şeyi sildirdiğin için... 


Her şeyden öte, bana şarkılar yazdırdığın için. Seni bu kadar çok sevmeme izin verdiğin için. Yalnızlığımı böldüğün için. Hayatta gerçekten aşk olduğunu ispatladığın için. Sevmeyi öğrettiğin için. Paylaşmayı, beraber mutlu olmayı denediğin için...


Teşekkür ederim; sorunlarımı dinlediğin için. Öğretmen tavrıma, anne sevgili moduma katlandığın için. Geçmişimle yargılamadığın için. Bir aşık, bir sevgili, bir dost olduğun için. Beni dinlediğin için. Bana değer verdiğin için. Kendimi değerli hissettirdiğin için. Güldürdüğün - ağlattığın için. Kızdırdığın - sakinleştirdiğin için. Dengesizce aşkı yaşattığın - yaşadığın için. Dolu - dolu geldiğin, kaldığın ve gittiğin için. İçimde kaybolan duyguları hiç fark etmediğim kadar önüme serdiğin için...


Sana gerçekten teşekkür ederim; gençliğini ve güzelliğini benimle paylaştığın için. Ayırdığın her dakikaya teşekkür ederim. Kendimi güzel hissettirdiğin için. Güzel konuşturabildiğin için. Saçlarını sevmeme, seni sevmeme izin verdiğin için. Aşkımın bağlayıcılığına katlandığın için. Sadakatin ve dürüstlüğün için...


Sana teşekkür ederim; benimle seviştiğin için. ellerini öpmeme izin verdiğin, kokunla sarhoş ettiğin için. Benimle içtiğin için. Yanımda olduğun için. Arkamda durduğun için. Her şey bir yana, benimle dans ettiğin için. Şarkılarımı tamamladığın için. Şarkı söylettiğin için. Sevdiğim müzik eserlerinde mırıldanmamdan rahatsız olmadığın için. Sana hediyeler hazırlamam için cesaret ve güç verdiğin için. Yaş günlerin için. Sevgililer gününü kutladığın için. Çiçek almamama kızmadığın için. Senin için yaptıklarımı kabul ettiğin için. Bana hayata katlanma gücü verdiğin için. Beni güçlendirdiğin için...


Lütfen kulaklıkla dinle. 
Bilgisayar hoparlörleri detay öldürüyor.

Anlayışın için. Beni olduğum gibi kabul ettiğin için. Sarkarzmıma katlandığın için. Vakit tanıdığın için. Fırsatlar yarattığın için. Çevreni bana açtığın için. Kendini bana tanıttığın için. Kedilere bakmayı, onların bana bakmasını öğrettiğin için. Genç kalmama yardımcı olduğun için. Sağlıklı yaşamama ve kendime bakmama yardımcı olduğun için...


Vücudumla tekrar barışmamı sağladığın için. Spor yapmama izin verdiğin için. Kendimi geliştirmem için açtığım zamanlara saygı gösterdiğin için. Güvenin için. Yalanların ve gerçeği paylaştığın için. Saygın için teşekkür ederim...

Teşekkür ederim; zaman zaman sessiz kaldığın için. Sana dair yazdırdığın için. Blog'a başlattığın, sana dair günlük tutturduğun için. Günlük tuttuğun ve bana yazdıkların için. Hayatımda ilk kez çocuk istediğim kişi olduğun için. Aile kurmayı düşündürdüğün için. Karım olmanı istettirdiğin için. Eşim olduğun için. Ruhuma eş olduğun için. 


Unutturmadığın için. Seninle olmayı da, sensiz kalmayı da öğrettiğin için. Narin bakışların, kırgın ruhun için. Titreyen dudaklarının tadını paylaştığın için. Konuştuğun için, ağladığın için, ağlattığın için, kahkahaların için, kahkahalarım için teşekkür ederim.


Uykuların için, yanımda uyuduğun için. Dizlerimde uyuduğun için. Bana dokunduğun için. Uyurken elimi tuttuğun için. Uyurken seni izlememe izin verdiğin için. Yorgunlukların ve enerjin için teşekkür ederim.  


Benimle İstanbul'u dolaştığın için, yönetmen avına katıldığın için. Sokaklarında dolaşırken İstanbul'un cennette olduğumu düşündürdüğün için. Yaşamı sevdirdiğin, ölümü yakın tuttuğun için.  İstanbul uyurken bedenimi ve ruhumu ayakta tuttuğun için. Tenimiz, ruhumuz yanarken birlikte çığlıklarla İstanbul'u uyandırdığımız için. Sevişmekten utanmamayı öğrettiğin için teşekkür ederim.


"Eğer tanrı olsaydım, senin gibi bir varlığı yarattığım için, gözlerim dolu dolu gurur duyardım" dedirttiğin için. Festivallere benimle geldiğin için. Konserlere katıldığın için. O gece benimle gay bara geldiğin için teşekkür ederim.


Teşekkür ederim; yapabileceğin her şeyi yaptığın için. Denediğin için. Yılmadığın için. Bu kadar çok sevdiğin için. Katlandığın için. Düzelecek dediğimde inandığın için. "Hoşça kal" dedirtmediğin için. Sessizliklerini yudumlattığın için. Beşiğim ve mezarım olduğun için.


Beni ben yaptığın için teşekkür ederim. Estetik kaygılarını paylaştığın için. Gecemi gündüz, gündüzümü gece yaptığın için. Ailenle tanıştırdığın için. Bana güvendiğin için. Benimle yaşlandığın için...


Tüm bunların ötesinde var olduğun için teşekkür ederim.