Korktuğum şey başıma geldi. Kendime hakim olamadım. Biriken
her şey boşaldı. Birikmiş göz yaşlarıyla indim üzerine. Bir sağnak gibi. Can
yakarcasına. Tuzağa düştüm. Her şeyi açıkça konuşalım talebinle kendi tuzağıma
düştüm.
Cebrailin borusu gibi sarstım her şeyi. Görmeye çalışmadan.
Sonra yaptığım konuşma ise baştan değerini yitirmişti. Korktuğum hataya düştüm.
Özür diledim ama çoktan gitmiştin.
Hayatımın tek aşkını yedim. Kendi katliyamımın sorumlusu
oldum. Tüm acılarıma yenik düştüm. Beceremedim. Yönetemedim. Zaaflarıma
yenildim.
Bu sinirim geçecek. Seninki de. Sevgiyi yemiş olarak, belki
de daha fazla özlemiş olarak.
Elini yakaladım. Ellerini öptüm. Yüzümde dolaştırdım. Ne çok
sevdim seni. Ne çok seviyorum seni. Tanrım, ellerin ne güzel. Tanrım, ellerin
bende. Tanrım, ellerini alma benden. Tanrım, yalvarırım gitme. Kalbimi sök,
parçala ama ellerini içimde hissedeyim bir kez daha.
Son sarılışımı asla unutmayacağım. Seni ben kadar sevdim. Sıcaklığını 34 gün sonra hissettim. Dizlerim
çözüldü. Bırakamadım. Hafifçe açıldım. Dudaklarına çok hafif bir öpücük
kondurdum. Hayallerden bile güzeldi.
Tüm “deneyelim” çağrılarıma red geldi. Tüm davetlerim
boşaydı.
Tek bir şey söylemem gerekiyordu. Söylemeye başladım.
“Hoş... Hoş... Hoş...”
Ah gelmiyor! Devamı gelmiyor. Devam
etmeye çalıştım.
“Hoş ça... Hoş ça... “ Hıçkırmaya başladım. Bir söz bu kadar
mı tüm bedenince reddedilir. Gidemedim. Nefes alamadım. Kriz gibi bir şeydi. Tanrım ölmek istiyorum. Tanrım ölmek
istiyorum. Hayatımda hiç bu kadar istemedim. Buna dayanamayacağım artık.Hıçkırarak
devam etmeye çalıştım. Her hıçkırışla daha önce sarsılmadığım kadar sarsıldım.
Gittim, geldim. Öldüm o an, aşkım öldüm ben.
“Hoş ça... Hoş ça...” daha önce böyle bir şey
hissetmedim. Ne kadar sürdü bilmiyorum.
Onlarca.
“Hoşça kal”
Ve patladı bedenim hıçkırıklarla, gözümde sağnak,
kaçtım yanından. Hayatımın en büyük kaçışıydı. Gitmek istemeden kaçtım senden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder