9 Aralık 2011 Cuma

Öle-yazmak Üzerine


İki kişi. Yüz-yüze. Sol elleri karşılıklı omuzlarında. Gözleri kapalı. Daha önce can yakmışlar. Sağ ellerinde bıçak. Fısıltıyla: "Dayanamıyorum artık. Sanırım en doğrusu bu".

Bıçağı ne zaman saplayacağını bekliyorum. 26 gündür. Karnımda o acıyı hissetmeyi. Bunun nasıl bir işkence olduğunu tahmin bile edemezsin. Kendini ararken devirdiğin şeylerin, insanları nasıl parçaladığını umursamıyorsun bile. Ben de senin kadar hoyrat mıydım?

Bıçağı daha ne kadar tutabilirim bilmiyorum. Elimdekini bırakmak, gözlerimi açmak, gözlerine bakmak ve ölmeden önce seni sevdiğimi söylemek istiyorum.


Stress beni yerken nasıl sakin kalabilirim, bilmiyorum. Sanırım istediğin; seni terketmemdi. Uğraştın da bunun için. Ne kadar saçma: başka erkeklerle olmayı denemek üzere, "istediğini yap" diyerek gidiyorsun ve ben, halen benden ayrılıp, ayrılmadığını soruyorum.

İlişkimiz boyunca başkalarını gözetledin. Kim, kiminle, ne yapmış? "Başkalarını mı arzuluyorsun?" diye sorduğumda "hayır, saçmalama, yok öyle bir şey!" deyip, güvenmediğimi söyleyerek kızmıştın. Neden o kadar sert tepki verdiğini artık anlıyorum. Konduramamıştım. Umarım bir gün ne için can yaktığını anlarsın.

Bugün yeni bir evredeyim: suçlama ve aklama. Hayırlı olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder