31 Aralık 2011 Cumartesi

Yeni Yıl Üzerine

Bu akşam seni rahatsız etmek istemem. Adımı görüp, sesimi duyup canının sıkılmasını... 


O nedenle ara(ya)mayacağım seni. Sesini duymak için çıldırsam da... 


Seni düşünmediğim için değil. Sesini duyarsam, görmek için davetler sıralayacağım ardı ardına. Kuru bir hoşça kal gelecek ardından. Bu sözü biliyorum. Bu sözü tanıyorum. Bu sözü bir daha duymaya ihtiyacım yok. Durumu açıklamak için bunları yazıyorum sadece.


Bil ki her vuruşunda basların, içimde büyüyen aşkınla dans edeceğim bu gece. Eğlenmeye çalışacağım, herkes gibi. Elim yüzlerce kez telefonuma gidecek. Yüzlerce kez tutacağım kendimi. Alkole vuracağım kendimi bu gece. 





Tüm güzelliğiyle, dilediğin gibi bir yıl getirsin sana, her kim bunu dağıtıyorsa. Her şey yoluna girsin ya da yolunda gitsin bu yıl. 


Çok eğlen, çok dans et. Her kiminle ve her neredeysen... Mutlu ol. Başka bir isteğim yok bu gece senden.


30 Aralık 2011 Cuma

Paris Üzerine


Paris, Paris, Paris...

Ne buldunuz bu yalnız şehirde?

Aşıklar şehri mi?!

Boş versene! Yalnızlıktan kırılan bu hüzünlü şehrin ilacı sevgiden beslenmek midir? Kimsenin bu kadar cömert olmayacağını düşünüyorum.

Bir sokağında bile yaşatmadıkları Brel’i, sadece bir lisede bulabildim. Ne de olsa bir Belçikalı değil mi?! Merde!

Sokakları sidik kokan bu şehir, bana sadece sensizliği hatırlattı. Her köşesinde karşıma çıkacakmışsın gibi, herkesin yüzüne baktım ilk iki gün. Bir mucize bekledim Paris’ten. Bir mucize!

"Kendine gel!" dediğimde önüne bakan birisi olmuştum bile.

İlk gün uzun zamandır görmediğim birisinde kaldım. Sohbet güzeldi... Evet, sohbet güzeldi. Sonra bir barda, başka birisine yönlendirmekten başka bir şey yapmadım.

Sokaklarında kaldım akşamında Paris’in. 13 saat yürüdüm. Bir saniye durmadan. Anlatırım sokaklarındaki yalnızlığı. Anlatırım hüznün kraliyetini. Taç takılmasını beklemeden. Yalnız bir şehir Paris. Olabildiğince hüzünlü.

Sevdiğim yerleri var şüphesiz. Asla anlamayacakları kötü Fransızcası ile Brel dinledim bolca. Her metro durağında. Her bağlantı noktasında. Ne Brel anlattı Paris’i, ne de gördüklerim.  Boşuna değil orada gömülmeyi istemeyişi.

Notre Dame’ın arkasındaki aşıklar köprüsüne kilit takıp anahtar atamadım ırmağa. Aşıklar şehrinde bir başıma kaldım. Hayalin ve ben.

Bir vesikalık fotoğrafın kalmıştı elimde. O gün Sacre Coure’a gittim. Yalnız. Erkenden. Güneşin ışıklarıyla aydınlanan sokaklarında sıyrıldım kalabalığın arasından. Oradaydı. Beyaz. Alımlı. Bir kadın gibi. Aşkı anlar dedim. Bir mum yaktım sana ve bana dair. Dilekler sıraladım ümitsizce. Bir damla yaş ile, elimdeki madalyonu bir çocuğa verdim. Bir mum yaktım, ilk kez kendimi düşünmeden. “Onu bana geri ver” diyerek. İsa’nın tam altında kutsadım aşkımı sana sormadan. Sana yutkunarak. Sana boğularak.


Aşağıya indim doğrudan. Şarap ve krep ile. Başımda hüznün bulutları, dudaklarımda sen.
Haykırmak istedim dünyaya. O gün. Orada. Anlamadılar. Anlamazlar. Anlamayacaklar. Paris, Paris olalı böyle acı hissetmiş midir?

Louvre, La Fayette, Pompidou, hepsi yalan. Sonraki gün tekrar gittim Sacre Coure’a. Resmin elimde. Bir bar buldum. Sıcak şarap yapan. Çok güzeldi. İçtiğim her andan daha güzel. Aklımdaydın, belki ondan.

Resmini oradaki yüzlerce resmin arasına yerleştirdim. Ağlayarak ayrıldım senden bir kez daha. Cüzdanımdakini yanımda tutarak. Seni Kutsal Yürek’te bıraktım. Aşkımın doruk noktasında. Seni hak eden tek yerde. Yüzlerce gülümseyen yüz arasında. Bir krep ve bir kadeh sıcak şaraba...

Sidik kokar Paris’in sokakları. Köpeklerden sanırsın. Değil. Aşıkları Paris’in. İşerler olabildiğince sokaklarına.

Metrosuna hayran kaldım ama. Belleville’e uğradım. Hatırasını yaşatarak beraberliğimizin. Üçüzlere bakındım. İzlerine. Ara ki bulasın. Yalan!


Paris’in sokakları hayvanları sevmez. Kedi bulamazsın asla. Sahibinin hükmü altındaki köpekler dışında, güvercinlerdir kalan. Semirmiş...

Köpekler var, sıcak, keyifli... Evsizlerin kucağında. Onlar bile tasmalı. Küpeli değil. Ah İstanbul! Ne cömertsin!

Aşkı aramadım Paris sokaklarında. Aşkımı taşıdım Paris sokaklarına. Görsün diye. Öğrensin diye. Gerçek aşkı bir kez daha anlasın diye. Ağladı o gece Paris. Ağladı yalnız sokaklarına. Ağladı üzerime. Ağladı tüm gece boyunca yalnızlığıma.

Fransızca konuşmaktı derdim giderken. Konuştum da. Herkes iyi davrandı. En rahat sınır geçişim oldu.

Kadınlar da erkekler de alıcı gözle süzdü beni sokaklarında Paris’in. Güzel binalardan yansıyan ışıktı onları bana yönelten. Daha doğrusu onlar öyle sanıyordu. Aşkımdı beni güzel kılan. Her şeye rağmen kaybetmediğim. Sevdiğim. Sevdiceğim. Sendin beni güzel kılan. Üçüncü gün bakışlara gülümsemeyi öğrendim. Teşekkür edercesine. "Beni güzel bulmanız ne güzel! Bir de sevdiğim kadın güzel bulsa" diyerek.  

Bahçelerinde çöp bulamazsın sidikli Paris’in. Her şey bir yana, “günaydın” de herkese. Gün gerçekten aydınlanacaktır Paris’te.

Herkes İngilizce konuşabiliyor. Sadece Fransızca başla. Onlar dönecektir İngilizce’ye. Beni Fransız sandılar, her yerde. Hep Fransızca konuşmaya çalıştığım için belki de. Bir Norveçli de Fransız sanınca. Ben de ait hissettim bir an yalnızlığına Paris’in. Çala kalem yaşadım gecelerini Paris’in. İki kadın evine davet etti son gece. Gitmedim. Heyecan değil aradım, gerçek sevgi. Onu bildim Paris’te.

Ağladım sokaklarında Paris’in. Keşke sen de olsaydın yanımda diye.

Müzisyenleri sevmez sokakları Paris’in. Garibaldi tek kalan. Varsa yoksa yazar, felsefeci. Paris yazan değil, söyleyen bir şehirdi oysa gözümde. Yanlış tanımışım Paris’i. Yanlış sevmişim.

Bana gittiğini söyleme. Biliyorum. Bana “gelmeyeceğim” deme, biliyorum. Ne yazık ki ne kalbim anlar bu kelimeleri ne de her gün taşlara vurduğum başım. Bana bir şey söyleme. Son mail’ime yazmadığın gibi. Yolun açık olsun sadece. Ben kalırım benimle.

Bu gece bir bar sahibi çağırdı yılbaşı gecesine. “On kişi olacağız yakın arkadaş, sen de gel” dedi. Dört yıl sonra, sana hayıflanmadan geçireceğim bu yılbaşını. Ne senin gibi her gece dans ediyorum İstanbul’un barlarında, ne de bir aşk arıyorum, ortak yalnızlığıma. Yaşıyorum aşkım. Yaşıyorum seni, bu kez sensiz olarak.


Oysa yanında olmak için hayatımı verirdim bu yılbaşında.

Mutlu yıllar dileğiyle.


25 Aralık 2011 Pazar

Blog Kullanımı Üzerine

Lütfen bunu okumadan başlama.


1- Bloglarda son yazılan en yukarıda ve ilk yazı olarak gelir.


2- Günlerin tarihine ve ilk yazılana ulaşmak için sağ taraftaki tarih linklerine tıklayabilirsin. Tarih sırasına göre ilerlemek daha doğru olur diye düşünüyorum.


Okumaya başlamak için resme tıkla lütfen.
3- Burada hiç sansür koymadan yazdım. Olduğu gibi. Sana söyleyemediğim yığınla şey var içinde. Bu nedenle normalden çok daha yüksek bir duygu seli var.


4- Kesinlikle adını ya da arkadaşlarımızın adını kullanmadım.


5- Bunu sadece seninle paylaşacağım. İstediğin kişi ile paylaşabilirsin.


6- Arama motorlarına kapalıydı. Artık değil.


7- Bir süre daha devam edeceğim. Sonra kapatacağım, sanırım.


8- Bugün gidiyorum. Yurt dışında da yazarım belki. En azından yılbaşına kadar...


9- Seninle ilgili içimde kalan duyguların son halini 19.12.2011 tarihli günde bulabilirsin (Seninle Olmak Üzerine - başlıklı yazım).


Kendine iyi bak lütfen. Çok değerlisin. Seni tanımak güzeldi. Her şey ve her an için teşekkür ederim.


Hayat sana hep güzel davransın. Her günün güzel başlasın. Dilediğin gibi olsun her şey.


Sev, sevil. 


Hayat gerçekten de hızlı akıyor. 


Aradığını bulman dileğiyle,


Hoşça kal.




24 Aralık 2011 Cumartesi

Bin Hata Üzerine

Dün akşam dört yıl sonra ilk kez senden başka birisiyle öpüştüm. Aklımda sorular... İçime ağlayarak. Ona haksızlık etmeden. Sadece onu öperek. Teşekkür ederim. 


Sonrası mı? Kötü bitti. Çünkü yarım aklımla, öpüşmemem gereken bir kişi ile öpüştüm. Onun da aklını karıştırıp belki de güzel olacak bir şeyi mahvettim.


Kadın - Bunu daha önce yapmalıydın... 
Erkek - Sen de, ben de başkasıyla birlikteydik. Aldatmam (Senin için üzülüyorum sersem adam. Ne kadar zayıfsın!).
K - Şimdi olmaz. Bu şekilde değil. Olmaz! Sizi öyle bir yere koyamam. O-Olamaz yani... 
E - Gitmemi ister misin?
K - Beraber çıkalım.


Uzunca sarılıyoruz. Sıkıca...


Dışarıda yağmur yağıyor. Yüzüme çarpan serin damlalar içimdeki karmaşaya dalmamı engelliyor. 


Ellerini uzatıyor. Elleri uzun, elleri ince, elleri beyaz... Kendisi gibi. 


Yanaklarımdan tutup kendine çekiyor başımı. Göz kapaklarım düşüyor. Yüzümde elleri, yağmur damlaları... Allahım, aşık olmaya bu kadar aç mıyım? Gelecek olanı bekliyorum. Sol yanağımda dudakları. Gözlerim açılıyor. Ağzımdan kelimeler dökülüyor: Hoşça kal.


Bedenimi sıkıca saran fanus, küçücük bir taş ile kırıldı, dağıldı, gitti.


Arkamı dönüp yürüdüm. Ters yönlere doğru... Az önce bir ilişki bitirdim. Perde kalktı.


Gerçekten içler acısı durumlara düşmeyi çok iyi beceriyorum. 


Hiçbir şeyi doğru yapamıyorum.


Brel yardım et!





22 Aralık 2011 Perşembe

Karar Almak Üzerine

Yarın akşam onunla buluşmalı mıyım? 
Yarın onunla konuşmalı mıyım?
Yarın ona sarılmalı mıyım?
Yarın ona anlatmalı mıyım?


21 Aralık 2011 Çarşamba

Çelişki Üzerine

Sana bu blogu göndermeli miyim bilmiyorum. Aslında hayatına devam edebilmen için yollamamam gerekir. Öte yandan merak ettiğini de biliyorum.

Okursan nasıl olur, karar veremiyorum.

Öyleyse biraz daha beklemeliyim.

19 Aralık 2011 Pazartesi

Seninle Olmak Üzerine

Merhaba,


Söyleyemediğim bazı şeyler var. Onları paylaşmak istedim sadece.


Öncelikle sana teşekkür etmek istiyorum. Bana yaşattığın her şey için. Yanımda olduğun için. Beni sevdiğin için. Bana kendini sevdirdiğin için...


Sana teşekkür ederim; hayatımda birçok şeyde ilk olduğun için. Daha öncesini yaşanmamış hissetmeyecek kadar her şeyi sildirdiğin için... 


Her şeyden öte, bana şarkılar yazdırdığın için. Seni bu kadar çok sevmeme izin verdiğin için. Yalnızlığımı böldüğün için. Hayatta gerçekten aşk olduğunu ispatladığın için. Sevmeyi öğrettiğin için. Paylaşmayı, beraber mutlu olmayı denediğin için...


Teşekkür ederim; sorunlarımı dinlediğin için. Öğretmen tavrıma, anne sevgili moduma katlandığın için. Geçmişimle yargılamadığın için. Bir aşık, bir sevgili, bir dost olduğun için. Beni dinlediğin için. Bana değer verdiğin için. Kendimi değerli hissettirdiğin için. Güldürdüğün - ağlattığın için. Kızdırdığın - sakinleştirdiğin için. Dengesizce aşkı yaşattığın - yaşadığın için. Dolu - dolu geldiğin, kaldığın ve gittiğin için. İçimde kaybolan duyguları hiç fark etmediğim kadar önüme serdiğin için...


Sana gerçekten teşekkür ederim; gençliğini ve güzelliğini benimle paylaştığın için. Ayırdığın her dakikaya teşekkür ederim. Kendimi güzel hissettirdiğin için. Güzel konuşturabildiğin için. Saçlarını sevmeme, seni sevmeme izin verdiğin için. Aşkımın bağlayıcılığına katlandığın için. Sadakatin ve dürüstlüğün için...


Sana teşekkür ederim; benimle seviştiğin için. ellerini öpmeme izin verdiğin, kokunla sarhoş ettiğin için. Benimle içtiğin için. Yanımda olduğun için. Arkamda durduğun için. Her şey bir yana, benimle dans ettiğin için. Şarkılarımı tamamladığın için. Şarkı söylettiğin için. Sevdiğim müzik eserlerinde mırıldanmamdan rahatsız olmadığın için. Sana hediyeler hazırlamam için cesaret ve güç verdiğin için. Yaş günlerin için. Sevgililer gününü kutladığın için. Çiçek almamama kızmadığın için. Senin için yaptıklarımı kabul ettiğin için. Bana hayata katlanma gücü verdiğin için. Beni güçlendirdiğin için...


Lütfen kulaklıkla dinle. 
Bilgisayar hoparlörleri detay öldürüyor.

Anlayışın için. Beni olduğum gibi kabul ettiğin için. Sarkarzmıma katlandığın için. Vakit tanıdığın için. Fırsatlar yarattığın için. Çevreni bana açtığın için. Kendini bana tanıttığın için. Kedilere bakmayı, onların bana bakmasını öğrettiğin için. Genç kalmama yardımcı olduğun için. Sağlıklı yaşamama ve kendime bakmama yardımcı olduğun için...


Vücudumla tekrar barışmamı sağladığın için. Spor yapmama izin verdiğin için. Kendimi geliştirmem için açtığım zamanlara saygı gösterdiğin için. Güvenin için. Yalanların ve gerçeği paylaştığın için. Saygın için teşekkür ederim...

Teşekkür ederim; zaman zaman sessiz kaldığın için. Sana dair yazdırdığın için. Blog'a başlattığın, sana dair günlük tutturduğun için. Günlük tuttuğun ve bana yazdıkların için. Hayatımda ilk kez çocuk istediğim kişi olduğun için. Aile kurmayı düşündürdüğün için. Karım olmanı istettirdiğin için. Eşim olduğun için. Ruhuma eş olduğun için. 


Unutturmadığın için. Seninle olmayı da, sensiz kalmayı da öğrettiğin için. Narin bakışların, kırgın ruhun için. Titreyen dudaklarının tadını paylaştığın için. Konuştuğun için, ağladığın için, ağlattığın için, kahkahaların için, kahkahalarım için teşekkür ederim.


Uykuların için, yanımda uyuduğun için. Dizlerimde uyuduğun için. Bana dokunduğun için. Uyurken elimi tuttuğun için. Uyurken seni izlememe izin verdiğin için. Yorgunlukların ve enerjin için teşekkür ederim.  


Benimle İstanbul'u dolaştığın için, yönetmen avına katıldığın için. Sokaklarında dolaşırken İstanbul'un cennette olduğumu düşündürdüğün için. Yaşamı sevdirdiğin, ölümü yakın tuttuğun için.  İstanbul uyurken bedenimi ve ruhumu ayakta tuttuğun için. Tenimiz, ruhumuz yanarken birlikte çığlıklarla İstanbul'u uyandırdığımız için. Sevişmekten utanmamayı öğrettiğin için teşekkür ederim.


"Eğer tanrı olsaydım, senin gibi bir varlığı yarattığım için, gözlerim dolu dolu gurur duyardım" dedirttiğin için. Festivallere benimle geldiğin için. Konserlere katıldığın için. O gece benimle gay bara geldiğin için teşekkür ederim.


Teşekkür ederim; yapabileceğin her şeyi yaptığın için. Denediğin için. Yılmadığın için. Bu kadar çok sevdiğin için. Katlandığın için. Düzelecek dediğimde inandığın için. "Hoşça kal" dedirtmediğin için. Sessizliklerini yudumlattığın için. Beşiğim ve mezarım olduğun için.


Beni ben yaptığın için teşekkür ederim. Estetik kaygılarını paylaştığın için. Gecemi gündüz, gündüzümü gece yaptığın için. Ailenle tanıştırdığın için. Bana güvendiğin için. Benimle yaşlandığın için...


Tüm bunların ötesinde var olduğun için teşekkür ederim.


18 Aralık 2011 Pazar

Diyememek Üzerine


Korktuğum şey başıma geldi. Kendime hakim olamadım. Biriken her şey boşaldı. Birikmiş göz yaşlarıyla indim üzerine. Bir sağnak gibi. Can yakarcasına. Tuzağa düştüm. Her şeyi açıkça konuşalım talebinle kendi tuzağıma düştüm.

Cebrailin borusu gibi sarstım her şeyi. Görmeye çalışmadan. Sonra yaptığım konuşma ise baştan değerini yitirmişti. Korktuğum hataya düştüm. Özür diledim ama çoktan gitmiştin.

Hayatımın tek aşkını yedim. Kendi katliyamımın sorumlusu oldum. Tüm acılarıma yenik düştüm. Beceremedim. Yönetemedim. Zaaflarıma yenildim.

Bu sinirim geçecek. Seninki de. Sevgiyi yemiş olarak, belki de daha fazla özlemiş olarak.

Elini yakaladım. Ellerini öptüm. Yüzümde dolaştırdım. Ne çok sevdim seni. Ne çok seviyorum seni. Tanrım, ellerin ne güzel. Tanrım, ellerin bende. Tanrım, ellerini alma benden. Tanrım, yalvarırım gitme. Kalbimi sök, parçala ama ellerini içimde hissedeyim bir kez daha.

Son sarılışımı asla unutmayacağım. Seni ben kadar sevdim.  Sıcaklığını 34 gün sonra hissettim. Dizlerim çözüldü. Bırakamadım. Hafifçe açıldım. Dudaklarına çok hafif bir öpücük kondurdum. Hayallerden bile güzeldi.
Tüm “deneyelim” çağrılarıma red geldi. Tüm davetlerim boşaydı.

Tek bir şey söylemem gerekiyordu. Söylemeye başladım.

“Hoş...  Hoş... Hoş...”  Ah gelmiyor! Devamı gelmiyor. Devam etmeye çalıştım.

“Hoş ça... Hoş ça... “ Hıçkırmaya başladım. Bir söz bu kadar mı tüm bedenince reddedilir. Gidemedim. Nefes alamadım. Kriz gibi bir şeydi.  Tanrım ölmek istiyorum. Tanrım ölmek istiyorum. Hayatımda hiç bu kadar istemedim. Buna dayanamayacağım artık.Hıçkırarak devam etmeye çalıştım. Her hıçkırışla daha önce sarsılmadığım kadar sarsıldım. Gittim, geldim. Öldüm o an, aşkım öldüm ben.

“Hoş ça... Hoş ça...” daha önce böyle bir şey hissetmedim.  Ne kadar sürdü bilmiyorum. Onlarca.

“Hoşça kal” 


Ve patladı bedenim hıçkırıklarla, gözümde sağnak, kaçtım yanından. Hayatımın en büyük kaçışıydı. Gitmek istemeden kaçtım senden.



17 Aralık 2011 Cumartesi

Tek Kelime Üzerine

Çok tatsız bir durum. Aklımı sürekli meşgul tutmaya çalışıyorum. Olmuyor. Bu hafta kursa gitmedim. Yorgunum. Uyudum bu sabah. Çok iyi geldi. Yine bir markada kriz var. O kadar çok sorunla uğraşıyorum ki aklın durur. Kendiminkiler de cabası. 


Az önce aklımda bir şarkı ile uyandım. Bulduğum her güzel şeyi ilk seninle paylaştım. Hep sana taşıdım. Ne güzel bir heyecandı, tahmin bile edemezsin. Artık bu tarz heyecanlarım kalmadı. 


Aklıma iyice dolandı bu parça uyanınca. Dans etmiştik sonunda. Ben seninle çok mutlu oldum. Bunun için çok teşekkür ederim. İyi ki hayatında oldun. 




On kez ard-arda dinledim bu arada parçayı. 


Seninle bir yaz geçirmeyi, beraber tatile çıkmayı tam üç yıl bekledim. Ben de çıkmadım bu arada. Seni bekledim. Sense bunu bensiz tercih ettin. Gidip bunları başkalarıyla yaşadın. Böylelikle sana dair tüm tatil hayallerimi bitti. 


Ne akşam denize girmek, ne yakamoz, ne o, ne bu... 


Bende bir şey bırakmadın. Sadece beni bıraktın. 


Sanırım seni affedemeyeceğim. Çok üzgünüm.


Ah, kızarmış ekmeğin kokusu geliyor. Mmmmm, hayat güzel. Keyfine bak.



16 Aralık 2011 Cuma

Duymamak Üzerine

08.25 - Karaköy Vapuru


Bu durum hayra alamet değil. Vapurdayım. İki koltuk önümde. Karşımda oturuyor. Arada göz göze geliyoruz. Karşısında erkek arkadaşı var. Kadınların göz kaçamaklarını sevmiyorum. Oysa benim bakışım başka. Ne hissediyorum diye... Boşluk.


A-handa! Reklamınızın müziği başladı. Evde olunca kanal değiştiriyorum. Dışarıda duyunca kulaklarımı kapatıyorum. Seni daha fazla hatırlamamak için. Ayrıca sahte sevginiz sizin olsun. Nerede kalmıştım?


İyi bir insan mı acaba? Buna çok takılır oldum. Karşılaştığım her kadında söylediklerinden sıyrılıp yüzünü ve hareketlerini izlemeye başladım. Sözlere inanmıyorum artık. Hal ve tavır o kadar önemli hale geldi ki, doğrusu bu mudur bilemiyorum. Bildiğim, senden sonra sadece söze inanmayacağım.


Özlemim çok derin sızıya dönüştü. İçten içten yiyor bedenimi. 



20.00 - Ofis

Bugün ikinci kez yazı giriyorum sayende. Az önce bana Facebook'tan mail attığını gördüm. Çok sık girmiyorum. Hatta hiç online olmuyorum. 

"sanırım konusma girisiminde fln bulunmayacaksın.
  • musaıt bır zamanda goruselım ve konusalım artık
  • hayatıma yön vermek ıstıyorum
  • boslukta yuvarlanıyor gibi hissetmek istemiyorum artık
    "

Şaşırdım yine. Ben de cevap yazdım: 


"yalnız kalmak, başını dinlemek ve karar vermek istediğini söylediğin için. sms atıyorum şimdi."

Sms, daha hızlı ulaşmak için. Sms attım hemen (buraya yazmayacağım).

Bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Sadece "ne yaparsan yap, peşinden koşuyorsa seven birisidir" diye mi algılanıyor? Ben o kişi değilim. 


Hayatına yön vermek istediğin için bunları yaşadık diye düşünüyordum. Boşlukta yuvarlanma hissinden kurtulman için... Halen aynı şeyleri hissediyorsan bu kadar acı boşa mı gitti? Ne deneyimledin acaba? Bunu merak ediyorum ama sormayacağım. Gerçekten algılamakta zorlanıyorum.


Beraber aynı yolun yolcusuyuz, bunu asla unutma. Ve nasılsa bir gün aynı dünyanın parçası olacağız. Aynı tohumları besleyip, aynı havada sevenlerin içlerine dolacağız. Yolumuz bir. elbet buluşacağız.


Arkadaşındaymışsın bu akşam. Olsun. Bu akşam buluşmamız gerekmiyor.


Heyecan ve endişe bastı... 


Seni görünce ne yapacağımı bilmiyorum. Nasıl davranacağımı da. Muhtemelen sakin bir tavırla net konuşmaya çalışacağım. Duygusal olmadan, mantık dahilinde... Ve sen, sinirleneceksin, sevgini hissetmiyorum diyeceksin. Kalkıp gideceksin. Her zaman olduğu gibi. Şimdi değilse bir hafta ya da bir ay sonra.


Sevgilinle ayrıldığında ve tekrar bir araya geldiğinizde sana bunu söylemiştim: ilişkiler git-gellerle çözülmüyor. Ayrılıklar ilişkileri kurtarmıyor. Uzak kaldıkça alışıyorsun onsuzluğa. Bu çözüm değil. Ayrılıkların ilişkiyi düzeltebileceğine inanmadım hiç. Biz ayrı kalmayı değil, beraber sorunlarımızı çözmeyi beceremezken ayrılığı denemek sadece gidişin için sana güç kazandırdı. Gördün, gidebiliyorsun.


İşin garip tarafı sana, kadınlığına hep saygı duydum. Destek oldum. Farkında değildin belki ama bir kadın olarak güçlenmene engel olmadım. Bana bu gücünü kullanmana gerek yoktu. Zaten biliyordum. Sen farkında değildin belki de. Görmek istedin. Sevdiğini söylediğin kişinin kalbini ezerek. Olsun. Bu da sana kıyağım olsun.   


Halen aynı şekilde düşünüyorum. Benden ayrılma provası yaptın. Bazı şeyler yaşadın. Sevdin ya da sev(e)medin yaşadıklarını. Şimdi tekrar gözlerime bakıp benim sana olan sevgimi arayacaksın. Kendi gözlerine perde inmişken. Göremeyeceksin maalesef. Saklamaya çalışacağım için değil. Canımı çoooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooook yaktığın için. İçime kaçtım yine. Belki daha derine. Senden güzel şeyler duymadan oradan çıkamayabilirim. O,o yılan metaforu. 


Özledim diyebilecek miyim? Tüm boğazıma sokulan lokmaları yutup. Bu kadar sustuktan sonra senin konuşmanı beklemek daha doğru olacak sanırım. Sonuçta sen bir karar alıp tüm bunları yaşattın. Kızmıyorum. Şu an değil.


Merak etme, ne olursa olsun sana bir arkadaşın gibi davranacağım. Sonuçta sen de bunları kendi iyiliğin için yaptın. Ya da bir başkası. Ne fark eder ki?!  


Umarım işine yaramıştır.


Şimdi sana sms atmalıyım. "Yarın olabilir" demişsin. 


Eve çağırsam doğru olmaz. Orada kendini güçsüz hissedebilirsin. 
Cafe'de buluşsak doğru olmaz. Burada mı buluştuk diye kızabilirsin.
Seni pahalı bir yere götürsem olmaz. Aa bak ayrılınca nasıl da böyle yerlere götürüyor diyebilir ve bu yaklaşımını bir tavır olarak yerleşebilir.
Sahile çağırsam...


En iyisi sana sorayım. 


Sms şimdi sana geliyor.

15 Aralık 2011 Perşembe

Dün Akşam Üzerine

Dün akşam ne yaşadığımı bilmeni isterim.

Dün akşam saat 00.00'a kadar bir arkadaşımla içtim. Sonra evine bıraktım. Cihangir'de.

Beni evine beş kez evine bir şeyler içmeye davet etti. İlk dördüne "hayır" dedim. Sonuncusuna ise "peki". Uzun zamandır kimse sohbetim için bu kadar davetkâr olmamıştı. İyi hissettim kendimi. Halen konuşmamı sevenler, söylediğimi dinlemek isteyenler var.

Evinde içmeye ve konuşmaya devam ettik. Orada kalmamı önerdi beş kez. Teşekkür ettim. Kalktım, giyindim ve saat 03.00 gibi evinden ayrıldım.

Taksi tuttum. Tünel'e geldim. Bir otele girdim ve orada uyudum. Klima çok ses yapıyordu ama eve gitmek istemedim.

Bugün kongrede bir sunumum vardı yine. İyi geçti. Beğendiler.

Eskiden sen de konuşmalarımı dinlemeye gelirdin. Umursardın beni. Senin yaptığın her şey ile ilgilenmeme rağmen sende benim yaptıklarımın karşılığı kalmamıştı.

Sonra bitti her şey, seninle konuşurken bile dinlemedin.

Seni çok duygu yüklü sevmişim. Bir kadın gibi... Ağır geldi sanırım. Hem sana, hem de bana.


And will we ever end up together?
No, I think not, it's never to become
for I am not the one.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Soz Uzerine

O kadar çok iş yığılmış durumda ki hiçbir şeye vaktim olmuyor. Yine de yazmak için sana zaman ayırmayı istiyorum. Okutmayacak olsam da sana yazmak gibi güzel bir şeyi kaybetmek istemiyorum.

Dün bir arkadaşımla birlikte bir şeyler içtik. Bana bazı duygularından bahsetti.

"Böyle der sonra çekip gidersiniz. Bunları duymak istemiyorum. Tek derdiniz zincir ilişki..." dedim, hızla ağzımı elleriyle kapattı. Çok üzüldü. Özür diledim, sonra. Kadınlara kızmak ve sert çıkmak refleks olmuş.

Sana söyleyemediklerimi neden bir başkasına bu kadar rahat söyleyebiliyorum. Dağıtma pahasına.

Özür dilerim. Gerçekten. Bir tecrübe ile onu yaftaladım.

Kibir beni yakmaz umarım.


Oh, there's an empty place in my bones
That calls out for something unknown
The fame and praise come year after year
Does nothing for these empty tears.

13 Aralık 2011 Salı

İlk Ay Üzerine

Gerçekten tebrik etmek istiyorum. Tam bir ay oldu. Bunu daha ne kadar sürdüreceksin bilmiyorum. Bir zahmet arkadaşlarına söylediklerini benimle de paylaşsan diyorum. 


Bugün bir kedinin yüzünde seni gördüm. Artık olay bende iyice koptu. Onun saçı, bunun burnu, şunun gözü... Her yerdesin. Her şeyde seni görüyorum ama sende her şeyi görmeyi tercih ederdim. 


Ne acı benim için. Ya bu arada kendime üzülür oldum. Çok çekti garibim. Bu da geçer.


Durulma evresine geçmiş gibi hissediyorum. O kadar çok canım yandı ki artık hissizleşiyorum. 


Tüm korkularımı yaşattığın için teşekkür ederim.



12 Aralık 2011 Pazartesi

Arkadaşlık Üzerine

Bugün HHH'ye gittim. Bir akşam önce aramış. Telefonum kapalıydı ulaşamamış. Sabah dikişlerimi aldırmak için hastane gittim. Öğlene doğru işim biterken sms attım. Eve davet etti. Konuştuk. 


Beni aramasına sevindim. Ona değer veriyorum. 


Ayrıldığımızı söylüyormuşsun. Bunu da başkasından duydum. Hayırlısı olsun.


Zincir ilişkiye düşeceğini asla tahmin etmemiştim.



Tarihçe Üzerine

Biraz geçmişimize baktım. Bazı tarihler paylaşacağım. 


İlk birlikte sinema: 01.02.2009 
Karavandan düşe-yazman: 17.03.2009 
İlk kural yıkışın, eve gitmen: 08.04.2009 
Annenle tanışmamız: 17.09.2009 
Evlilik teklifim: 26.10.2009 saat 22.00 
İlk  ayrıkalma teklifin: 27.10.2009 
İlk sevişmeme teklifin: 04.12.2009 
Annelerimizin tanışması: 10.12.2009 
İkinci küfürün: 19.12.2009 
İkinci fiziksel saldırın ve ayrılışın: 19.12.2009 
Üçüncü ayrılışın: 09.01.2010 
MMM olayı - ikinci küfür ve fiziksel şiddet: 21.02.2010  
LLL olayı: 26.02.2010 
Milat: 28.02.2010 
Evi şarapla yıkaman: 01.06.2010 
Babanla tanışmamız: 25.07.2010 
Resimleri yırtman, fiziksel şiddet, küfür, ayrılık: 31.07.2010 
Dördüncü ayrılışın: 04.09.2010 
Son aşk mesajın: 24.10.2010 
Uyanmanı pastanede beklediğim için kızman: 12.11.2011 
Beşinci ayrılışın: 13.11.2011 


Aramaman, cevap vermemen, bilgisiz bırakman, aşağılamaların, kalp kırışların burada kayıtlı değil. Bunlar en ağırları. Sonrasını biliyorsun. 


Çok dengesiz değil mi?






10 Aralık 2011 Cumartesi

Gecikmek Üzerine

Sensiz hiçbir şeyin tadı yok. Sürekli aklımdasın. Sürekli içimdesin. Nereye baksam, ne düşünsem yanımdasın. Çıldırmak üzereyim.

9 Aralık 2011 Cuma

Öle-yazmak Üzerine


İki kişi. Yüz-yüze. Sol elleri karşılıklı omuzlarında. Gözleri kapalı. Daha önce can yakmışlar. Sağ ellerinde bıçak. Fısıltıyla: "Dayanamıyorum artık. Sanırım en doğrusu bu".

Bıçağı ne zaman saplayacağını bekliyorum. 26 gündür. Karnımda o acıyı hissetmeyi. Bunun nasıl bir işkence olduğunu tahmin bile edemezsin. Kendini ararken devirdiğin şeylerin, insanları nasıl parçaladığını umursamıyorsun bile. Ben de senin kadar hoyrat mıydım?

Bıçağı daha ne kadar tutabilirim bilmiyorum. Elimdekini bırakmak, gözlerimi açmak, gözlerine bakmak ve ölmeden önce seni sevdiğimi söylemek istiyorum.


Stress beni yerken nasıl sakin kalabilirim, bilmiyorum. Sanırım istediğin; seni terketmemdi. Uğraştın da bunun için. Ne kadar saçma: başka erkeklerle olmayı denemek üzere, "istediğini yap" diyerek gidiyorsun ve ben, halen benden ayrılıp, ayrılmadığını soruyorum.

İlişkimiz boyunca başkalarını gözetledin. Kim, kiminle, ne yapmış? "Başkalarını mı arzuluyorsun?" diye sorduğumda "hayır, saçmalama, yok öyle bir şey!" deyip, güvenmediğimi söyleyerek kızmıştın. Neden o kadar sert tepki verdiğini artık anlıyorum. Konduramamıştım. Umarım bir gün ne için can yaktığını anlarsın.

Bugün yeni bir evredeyim: suçlama ve aklama. Hayırlı olsun.


8 Aralık 2011 Perşembe

Nefes Üzerine

Bu sabah gelirken bizi düşündüm. Bu kadar incinmeye açık, bu kadar zarar gördüğünü hisseden bir ilişki... Terrakotta figürinler gibiyiz. Her an kırılmaya hazır. Bu kadar korumacı bir sevgi var mı gerçekten.


Seninle olan ilişkime insanların yorumu ilk duyduklarında şu olmuştu "siniri ile nasıl baş edeceksin?". Tabii ki sinirli bir mizacın olduğunu düşündükleri için değil. Genelleme yapılırsa gençlerin büyük çoğunluğunun "alayına isyan" durumunda olduğu için... "Baş ederim, seviyorum" demiştim. Bu kadar negatif yüklenmeyi kaldıramamış, bununla baş edememiş olabilirim ama denedim. Elimden geldiğince. Bu sözlerimin yanlış anlaşılmasından, seni suçlar bir noktaya ulaşmasından da çekiniyorum. Söylemeden geçemiyorum. Biraz da benim tarafımdan bak lütfen. Öyleyse yapma, öyleyse bakma, bakıyorsan da söyleme demek bir şeyi çözmüyor. Benim de takıldığım şeyler var. Bunları karşılıklı konuşamıyorduk son zamanlarda. Hep söyleyecek bir şeyim olduğunu söylüyordun. Sadece ne düşündüğümü bilmeni istedim.


Düşüncelerini, yaşamışlığını kolayca paylaşan birisi değilim. Bunu biliyorsun. Çokça sustuğum için konuşunca rahatsız edici oldum belki de. İki ucu keskin bıçak. Söylesem bir türlü, söylemesem başka türlü. Ne yapmalıyım bilemiyorum. Konuşunca sıkılan bir hâl almıştın. Nereye çekeceğimi, nasıl baş edeceğimi bulamadım son dönemde. Bu da beni daha gergin yapmış olabilir. Yaşadığın duygu anlaşılmamak, ilgilenilmemek, umursanmamak, önemsenmemek, dinlenmemek, vb. ise bu ben de vardı. Bunları söyledim de. Ağır gelmiş olabilir. Elini kolunu bağlamış olabilir fakat bunları aşmanın yolunu ikimiz de biliyoruz. Empati. Olmadı. Olamadı. Hayat.




Benim için hayatımı yaşanabilir kılan birisi oldun. Artık günlerim geçiyor ve nasıl olduğunu ben de takip edemiyorum. Bildiğim hızlıca geçtiği. 


Dün bana mesajın geldi. Öğretmenler günümü kutlamışsın. İki hafta önce attığın bir sms sanırım. Bunda tanrısal bir boyut ararsak : gönderdim, gitmedi demekki bunun arkasında bir şey var diyorsan, gönderdin ve iki hafta sonra geldi demek ki bununarkasında bir şey var diye de bakılabilir. Hayata nasıl yaklaşırsak o şekilde algılıyoruz. Asıl sorun benim seni, senin beni nasıl algıladığın. Yaklaşık bir aydır benden haber almadan yaşıyorsun. Hayatın ne alemde bir kendine sormanı isterim. Rahatsan, mutluysan geri dönme. İçinde bir "keşke" varsa buradayım halen. Gitmeden yakala lütfen. Bu çok uzun bir süreç. Seven birisi için, dışlanmış, istenmediğini düşünen birisi içinse zulüm. Neden korktun acaba? Ailenin cenderesinden çıkıp, benim cendereme girmekten mi? İlişki neyi gerektirir? Nedir doğru olan? Bir cevabın var mı? 


Habersiz bırakılmak...


Derin bir nefes.     



7 Aralık 2011 Çarşamba

Gerçeklik Üzerine

Konuşurken dilim dolandı. Aklıma geldin. Yine gözlerim doldu. Hayır, bu sefer ağlamayacağım! Ayağa kalktım. Hıçkırmaya başladım. Tutamıyordum. İlk gördüğüm odaya girdim. İçerisi karanlık. Küçücük bir oda. Derinliği yok denecek kadar az. Çömeldim. Dışarıdan, kapı mazgallarından ışık geliyor içeriye. Hıçkırıklarım sesli ağlamaya dönmek üzere. İki terliğin geldiğini gördüm. Kapının önünde durdu. Ses çıkartmadan bekledi. Kim olduğunu bilmiyorum ama terlikleri benimkilere benziyor. Yaşının küçük olduğunu düşünüyorum. Ayakları küçük gibi. Çocuk değil ama. İçeride oturduğum kişiydi sanırım. Döküldüm o sıra.


Bu sabah, hayatımda ilk kez, kendi ağlama sesime uyandım. Salonda uyumuşum yine. Üşümüşüm. Sessiz ağlamaya devam ederek yatağıma geçtim.


Farkındayım çok fazla ağlamaya başladım fakat durduramıyorum. Uzun yıllar sonra ilk sen ağlatmıştın o gece. Değişen bir şey yok. Aynen devam. Geliyor ve kalıyor. Özellikle yaptığım bir şey değil. Sinir olmaya başladım kendime. Ne bu yahu?!





Yağmur yağdı üzerime. Bugün eski kız arkadaşım aradı. Konuştuk uzunca. Konuyu uzatınca ne oldu acaba diye düşünmeye başladım. Neden olduğunu anlamadım. Üniversite döneminden, sevdiğim bir insan. Güldük bolca. Ressam olması bende ayrı bir merak oluşturmuştu. Neyse, geride kaldı o günler. Arada konuşuyoruz. 


Birden ciddileşti ve "ben sana bir şey söylemek istiyorum" dedi. "Sana gençliğim ve ne yapamayacağımı bilemememden dolayı kötü davrandığımı düşünüyorum... Kötü davrandım. Seni çok sevdim. Çok değer verdim. Sadece ne yapacağımı bilemiyordum. Tüm yaptıklarım için özür dilerim" dedi. Çok şaşırdım. Aklımda bu şekilde kalmamıştı oysa.


Onu kötü hatırlamadığımı ve böyle bir özüre gerek olmadığını söyledim. "Her ne olursa olsun bu çok özel bir şey. Benimle paylaştığın için çok teşekkür ederim. Değerli bir insanı tanımaktan dolayı mutluyum." dedim.

Hayat ne garip. Son iki yılda üçüncü kişi. 40 kapısına giren şöyle bir irkiliyor. Sıra bende sanırım. Bir kişi kaldı sadece özür dilemem gereken. 



6 Aralık 2011 Salı

Senden Haber Almak Üzerine


Bugün bana Facebook'tan ulaştın. Halimi sorduğun için teşekkür ederim. 10 dakika kadar yazıştık. Yine sinirlendirdim seni. Hayal kırıklığı yaşıyorum. Yeni hayaller kurmayı ama kendi hayallerimi bulmayı denemeliyim. Aslında sen benim hayalimdin. Sana dair kuruduğum hayalse hayalin hayali oldu çıktı. İkimizden düzgün bir hikaye çıkar zannetmiştim. İlk gün buluştuğumuzda bana bir burç yorumu okutmuştun. O zaman bu iş olmaz deyip vazgeçmeliydim belki de. İnat ettim. Karşı durdum. Her şeye rağmen denedim. Sevgime inandım. Ön yargılarına rağmen. Savundum sevgimi. Artık senden saygı da göremiyorum. Kağıtta bir şey vardı. Eğer birbirlerini dinlerlerse sorunları çözebilirler diye. Her söylem bir suçlama gibi algılanıyor. Hep bir savunma hali. Ben bu değilim. Yetişmiyor sana sesim.


İnsan haklarına aykırı bir durum. Haber alma özgürlüğü. Bilgi eksikliği ne kadar yıpratıcı bilemezsin. Son bir aydır senden haber alamıyorum. Bilgi de alamıyorum. Bugün sordum "ayrıldık mı?" diye. Cevap vermiyorsun. Bir ümit. Bunu bile çok görüyorsun. Bunun cevabı bilmiyorum değil. Onu da söylemiyorsun. Kendi bildiğini yap diyorsun. İstediğini yap. Senden başka bir şey istemedim ki hiç. Birisi seni istemiyorsa, gitmişse daha ne kadar kovalarsın ki. Ayıp değil mi gideni zorlamak. Bugün sana yazdıklarımdan da utandım sonra. Hayatımda ilk kez birisine "gitme kal" dedim. Bugün. Sana. 


Canımı yakmayı neden istiyorsun? Sana ne kötülük yaptım? Sana ne yaptım da bu hale geldi her şey? Sorun bir tek benim demek. 


"Bana güç gösterdin" yazmışsın en son. Neden bahsettiğini anlamıyorum. Hatırladığın beni tanımıyorum. Bunlar çok ağır suçlamalar. Bunu tartışmak için yazmıyorum. Kendine bir sor lütfen. 


Yanımızda arkadaşın varken konuşmaya hazırım. İkimiz beraber yapamayacağız bunu. Gerek yok diyorsan, bunu söyle lütfen. Biliyorum bende eşyalarin var ve onlari almak isteyeceksin. Eğer gideceksen, gelmemek üzere, görüşmek istemiyorum. İstediğin adrese yollarım. Beni görüp daha da nefret etmene gerek yok. Fakat bir süre sonra bana yönelttiğin sinirin baska yerlerde devam ederken sakinlerse üzülmeni istemem. Vicdan azabın çok ağır olabilir. Benden uzak kalmak için kendini bunlarla doldurman çok gerçekçi olmayabilir. Ama uzak kalmak için işine yarar. Haklısın. Bunu kullanman sana iyi gelecektir. İşte bunun için sana cevap yazmayacağım.


Hayalinde bile bu kadar vahşiyse karşılığım, sana bu kadar zarar veriyorsam, hayatı sana zehir ediyorsam, benimle olmanın hiç anlamı yok. Gidişini rasyonalize ediyorsan bunu da anlarım. 


Bana düşen bu noktadan sonra nedir biliyor musun: geri çekilmek ve hayatından tümüyle çıkmak. Sana bu kadar zarar veriyorsam seni daha fazla üzmemeliyim. Sana zarar veren her şeye savaş açmıştım biliyorsun. Seni korumak için değil. Sen kendini zaten savunabilirsin. Yanında olmak için. Eğer zarar veren bensem, tüm acısına rağmen kendimi çekebilirim. Acından ölsem de. Ne kendimi ne de düşüncelerimi anlatamamışım sana. Bu kahredici bir durum. 


Seni anlıyorum. Kendine ne yaptığını açıklamanın en kolay yolu bu. Bana kötü davranıyordu deyip sıyrılmak. Bunu ben de yapabilseydim keşke. Sadece hak yemek bu kadar kolay olmamalı. O kişinin ah'ı o ya da bu şekilde çıkıyor. Ben ah almak istemiyorum. Eğer canını istemeden, farketmeden yaktıysam özür dilerim. Amacım hiç bu olmadı. 


Merak etme, arkadaşlarına "çok yoğun çalışıyor, sizi çok özlemiş, aklı hep sizde, hatta o kadar yoğun ki 22 gündür görüşemiyoruz" dedim. Beni senin  sevgilin olarak tanıttılar hep. Damat dediler. Bir şey diyemedim. Keşke. Ağlamaya başladım şu an. Bir dakika lütfen.


Gülümsedim. Sadece gülümsedim. İçim hep ağlarken. Bir ara söylemek istedim. Dile gelemedim. Tanrım ne ağır bir yük sırtımdaki. Bana güç ver. Bunu taşımak için. Altında ezilsem de senin için taşıyacağım. Yaşadığım, hatırladığım sen için. Kurmaca olmadan, suçlama olmadan. Senin gibi olamıyorum. Sürekli eleştiren, kötü hatırlayan. Her şeyi unutup içimdeki o temiz bize bakıyorum bazen. Halen o kadar güzel ki...




Stress ile kimse yaşayamaz. Bir gün gideceğini bile bile bunu yaptım ben. Seni kaybetmemek için. Evet bencilceydi. Seni sevdiğim için kaybetmek istemedim. Her şeyi göze aldım. Stresse yenildim belki de.


Hiçbirimiz sandığımız kadar güçlü değiliz. Olamayız da. Büyük bir yanılsama. Bunun için karşımızdakine tatsız şeyler yükleyip aşağıya çekmek en kolay yol oluyor.


Bunu içten söylüyorum. Beni bir gün gerçekten anlayacaksın. O zaman içine düşenle nasıl baş edeceksin bilmiyorum. Acı çekmemi umursamıyorsun. Düşüncelerimi, seninle yaşanmışlığımı, sana katkılarımı, vd. hatırlamıyorsun. Çoktan gitmişsin. Ben neyi bekliyorum? Neyi bekliyorum? Bir hayali.


Sana hep bir kadın gibi, bir birey gibi davrandım. Sevdim. Arzuladım. Her şeyimi açtım. Sevince böyle oluyormuş. Bunu öğrendim. Ben sende gerçek sevgiyi tattım. Bunun için daha çok acı veriyor. İlk kez aşık oldum. İlk kez ruh eşim dedim. İlk kez evlenmek istediğim kişiyi buldum. İlk kez birisinden çocuk istedim. İlk kez ilk görüşte aşık oldum. İlk kez sevişirken ağladım. İlk kez inandım. Seni böyle hatırlamayı tercih ederim.


Bana yazdıklarını okutacak mısın diye sordun. Bilmiyorum. Bunları okuman için yazmıyorum. Sana sesimi duyuramayınca, konuşamayınca tüm çıplaklığımla konuşabileceğim bir yer aradım. Burası senin okuman için değil, benim kendimle ve seninle konuşmak için oluşturduğum bir alan. Okumanı değil, her gün sana yazdığımı bilmeni istedim.


Sana olan aşıkıma bu şekilde inandırmak değil, sadece bana inanmanı istedim. Söylediklerime. Burası bunların ispatı için açılmış bir alan değil. 


Belki ayrılırsak. Halen ne diyorum yahu. Gittin ve halen ayrılırsak diyorum. Salaklık işte. Söylüyorum kızıyorsun. Ben ne yapacağım benimle? Bak aklıma kötü bir şey geldi: bir süre daha yalnız kalmak istediğini yazmışsın. Başka bir/birkaç ilişki daha deneyip olmadığını görünce mi bana geleceksin? Üzerinde başkalarının kokusu, aklında başkalarının adı, dudaklarında başkalarının tadıyla.




Kadın- iyi misin


Adam- teşekkür ederim sorduğun için. değilim. sen iyi misin?


K- bilmiyorum degisken.ameliyat iyi gecti ama di mi


A- evet. cuma günüydü. iyi geçti. arada iyi olmana sevindim. umarım daha da iyi olursun.


K- sen de daha ıyı olursun umarım


A- iyi temennilerin için teşekkür ederim. benim bir süre daha iyi olmam pek mümkün değil. ama merak etme. çalışıyorum. elbet ben de iyi olacağım. sensiz bunu ne zaman yapabilirim bilmiyorum. baskı kurmak için söylemedim. sanırım sende her şey bitti değil mi? bunu söylemen mümkün mü en azından. çünkü ben salak gibi bekliyorum da. beklerim, sorun değil de bittiyse sende bunu bilmem iyi olur.


K- ben de her sey nasıl bitebilir xxxx. icinden nasıl geliyorsa oyle davran .. kımseyı bekleme.. icinden geldigi gibi hareket et. ıstedıgın kısıyle gorus konus ...istedigini yao
yap* beklemek de salaklıksa lutfen bekleme


A- ne düşüneceğimi bilemiyorum yyyy. içimden seni görmek geliyor ama sende karşılığı yok gibi. istediğim kişilerle zaten görüşüyordum. sen mi görüşemiyordun? anlayamıyorum. çok dağıldım. kızma. salaklık kelimesini bilmediğim için kullanıyorum. bana kızma lütfen. kızma ne olur. Başkası mı var, zaman mı açıyorsun? ne olduğunu bilemiyorum. bunun için saçmalarsam bana kızma lütfen. artık kızma lütfen.


K- artık sana kızmıyorum..artık sadece kendımı dınlemek ıstıyorum..kendımı sesimi..
ne kızmak..ne sinir olmak ıstıyorum


A- ne diyor peki?


K- bir sure daha kendımle kalmam gerektıgını... yalnız kavgasız stressiz... gurultusuz, tripsiz... cekismesiz..suclamasız... huzurlu... sessizz


A- ya bensiz? bunları benimle de yakalaman mümkün olamaz mı? sürekli gözlerim doluyor rahat yazamıyorum. 22 gün sonra ilk konuşma burada olmasaydı keşke. yine de buna da şükür. yine gitmişsin...


K- o zaman ılk konusma ıcın bır gırısımde bulunsaydın xxxx. profil fotografın da cok guzelmıs.. sasırtıcı


A- yyyy'cim sen gidince seni sıkıştırmak, hayatında sıkıntı olmak istemedim. geri dönmek istersen haber verirsin diye düşündüm. benden nefret etmeni istemiyorum. seni kızdırmak, üzamek, sıkıştırmak istemiyorum. şu hayatta bir tek seni istedim. başka bir şey değil. lütfen bana aramadın deme. her gün adını haykırdım ağlayarak. bana haksızlık etme istersen. ne diyeceğimi bilemiyorum. seni kızdırmak istemiyorum. bundan çok korkuyorum.


K- peki.. o zaman susuyorum.. kendıne ıyı bak


A- ne demek, hayır!   n'olur gitme. susma


K- artık konusamıyorum


A- ben seni rahat, özgür, dertsiz, kavgasız bırakırım. istersen beni görmezsin de


K- bunları sonra konusalım


A- ayrıldık mı tamamen


K- konusmak ıstemıyorum suanda


A- bunu bilmeye hakkım var en azından sadece bu


K- fotografının yanında ne yazıyor merak ettım


A- bir gün uzunca anlatmak isterim. öğretmen edasında olmadan. şunu yap, bunu yap demeden


K- ?


A- benim de çıkmam lazım. mmmm'ye gidiyorum. seni soracaklar, ne diyeceğim? kafam karışık. annem soruyor sürekli


K- sureklı calısıo..sızı cok ozlemıs..aklı sızdeymıs de


A- kendime cevabım yok, onlara.... sıkmayayım seni. her şey yolunda. rahat ol. istediğin gibi yaşa. sonuna kadar arkandayım. yanında olmak isterdim o ayrı. ya sevgili misiniz diye sorarsa ne diyeceğim? 22 gündür konuşmuyor ve görüşmüyoruz. gerçek bu. bunu neden söyleyemiyorum... kabullenemedim çünkü. vaktini almayayım. Bir anda üzerine yağdım. Kusura bakma. her gün sana sayfalar yazıyorum. bir anda boşaldım


K- vaktımı almıyorsun


A- unutalım


K- yazdıklarını okuyabılecek mıyhım



A- rahatsız etmeyeyim. biraz sevgin kaldıysa onu da almayayım.


K- merak etme ona artık gucun yetmez


A- sana güç göstermedim hiç. sevdim sadece. varsın gücüm olmasın.


K- bana güç gösterdin xxxx .hem de çok güçlükler



Gerçekten soruyorum: neyim ben?